Merhabalar.

Bu yazıda geçtiğimiz Şubat ayı içerisinde okuduğum kitaplar, izlediğim film ve diziler üzerine yorumlarımı aktaracağım. Sizin de okuduğunuz kitaplar, izlediğiniz dizi ve film varsa düşüncelerinizi yoruma yazın :)

KİTAPLAR

  • Piano Piano Bacaksız (Evimizin İnsanları):Kemal Demirel’in çocukluk anılarını ve çevresindeki bazı insanları romanlaştırarak bizlere aktardığı bir kitap bu kitap. İsmindeki Piano Piano ifadesi İtalyanca’da yavaşça anlamına gelmektedir. Kitapta Kemal Demirel Senai Abisine ve Kerim Dayısına mektup yazmaktadır. Kitap size okurken olayların geçtiği anların sıcaklığını yansıtıyor direkt. Ayrıca bu kitap 1991 yılında sinemaya da aktarılmış. Kitap oldukça ince, odaklanılarak okunması halinde 1 günde bile bitirilebilen bir kitap.
  • Fareler ve İnsanlar: John Steinbeck’in kaleminde çıkan bu kitapta hikayemiz George Milton ve Lennie Small adındaki 2 karekter etrafında şekillenir. George ufak tefek fakat aklı çalışan gözü açık bir insan iken Lennie zeka problemi olan fakat fiziksel güç olarak çok fazlasına sahip olan 2 karakter. Kitap ince bir kitap olmasına karşın içinde barındırdığı şeyler oldukça fazla. Samimi, karşılıksız dostluk, yoksulluk, ırkçılık, hiyerarşi, gerçekleştirilemeyen hayaller vb.
  • Sakın Hata Yapma: Dedektif Maeve Kerrigan serisinin beşinci kitabı. Dedektifimiz ve ekibi bu kez hedefine erkek polis memurlarını koyan bir seri katilin peşinde koşuyor. Bir önceki kitap olan Parafili kadar iyi değildi maalesef bu kitap. Maeve ve Rob arasında ileri gitmeyen ilişki kitaba biraz sıkıcılık katmış. Kitap 2. yarıyı biraz geçince açılıyor ve olaylar hızlı akmaya başlıyor.

FİLMLER

  • Baby Driver: 2017 yapımı olan bu filmde başrolleri Ansel Elgort, Kevin Spacey ve Lily James paylaşıyor. Baby lakaplı karakterimiz küçükken geçirdiği bir trafik kazası yüzünden kulağında sürekli uğultu duyuyor ve bunu bastırmak için de sürekli müzik dinliyor. Karakterimiz vaktin birinde bir adama borçlu duruma düşmüş ve onun soygun planlarında şoförlük yaparak adama borcunu ödemeye çalışıyor. Ayrıca karakterimiz çok iyi araba kullanma yeteneğine sahip ve bu sayede soygun sonrası peşindekileri çok zorlanmadan atlatabiliyor. Fakat bir noktada Baby yüzünden olaylar karışmaya başlıyor ve burada kopmaya başlıyor. Filmde bazı mantıksız olaylar da mevcut ama izlerken keyif veriyor. Bence en azından 10 üzerinden 7’yi hak eden bir film.
  • 40 Yaşında Bakire: The Office’den tanıdığım Steve Carell’in başrolünü oynadığı bu film 40 yaşında bakire olan bir erkeğin arkadaşlarının ona kız arkadaş bulması için onu yönlendirmeleri üzerine kurulu bir film. Bu yönlendirmelerine karşın ana karakter aşık olduğu kadının peşinden giderek onunla evlenme yolunda yürümeye çalışıyor. Filmde biraz müstehcen sahneler geçiyor biraz. O yüzden birisi ile birlikte izleyecekseniz sıkıntılı olabilir. Ayrıca ünlü The Office dizisini iptal edilmekten kurtaran etmenlerden birisi olarak da bu film gösterilmektedir zira 2005 Mart ayında ilk sezonu yayınlanan The Office birinci sezonunun bitmesi ile iptal edilmenin eşiğindeymiş. Benim bu film için puan olarak düşüncem 10 üzerinden 7 şeklinde.
  • The Mask: Jım Carrey’nin başrolünde oynadığı bu filmde Stanley Ipkiss adındaki baş karakterimiz sihirli bir maske buluyor ve maskeyi taktığında kişiliğinde gizli saklı kalmış alanların öne çıktığı birisine dönüştüğünü fark ediyor. 1994 yapımı olan bu filmi ben çocukken izlediğimi hayal meyal hatırlıyordum ama tamamını izlemek güzel oldu yine. Filmde görsel efektler filmin çekildiği döneme göre oldukça limitler zorlanarak yapılmış. Benim bu filme puanım 10 üzerinden 7 şeklinde.
  • Awakenings: 1990 yapımı olan bu filmde başrolleri Robert De Niro ve Robin Williams paylaşıyorlar. Gerçek hikayeden sinemaya aktarılan bu filmde Malcolm Sayer ismindeki doktor çalışmaya başladığı hastanede fiziken hareket edemeyen, konuşamayan, katatonik denen hastalar ile ilgilenmektedir ve piyasaya sürülmek üzere olan bir ilacı Robert De Niro’nun canlandırdığı Leonard karakteri üzerinde denemek ister. Filmin gidişatı da bu deneme sonrasında başlar. Film insana yer yer çok umut veren yer yer de hayal kırıklığı ile baş başa bırakan sahneler içermekte. Mafyatik ya da ona benzer roller ile hafızamda yer etmiş olan Robert De Niro’nun ne kadar yetenekli olduğunu görebiliyoruz bu filmde. Hayattan zevk almaya bakmanın yaşarken en mühim şey olduğunu vurgular film bize. Puanım 10 üzerinden en az 8’dir bu filme. Bence mutlaka izlemeniz gereken filmler arasındadır.
  • Get Hard: 2015 yapımı bu filmde başrolleri Will Ferrell ve Kevin Hart paylaşıyorlar. Will Ferrell’ın canlandırdığı James adındaki karakter hapse girmeye mahkum edilir ve kendisini hapse hazırlaması için Kevin Hart’ın canlandırdığı Darnell ismindeki karakterden yardım ister. Filmimiz de Darnell’in bu teklifi kabul edip bazı komik olayların başlaması akışa geçiyor. Fakat çok komik film değil kendisi, bu yüzden puanım 10 üzerinden 6. Hani böyle ne izlesem dize düşünüp hızlı karar vermek isterseniz açıp izleyebileceğiniz bir film ama iyi bir şey izleyeyim diyorsanız o kategoride değil.
  • Anchorman: 2004 yapımı olan ve başrolü yine Will Ferrell olan bir film. Konusu 1970’lerde televizyonda haber sunuculuğu yapan Ron Burgundy etrafında geçmektedir. Açıkçası ben bu filmi trakt’ta %74 beğenilme oranına güvenip açıp izlemeye koyulmuştum ama filmin neden bu kadar yüksek beğenilme oranını anlamadım çünkü film bayağı bir sıkıcıydı. Zar zor bitirdim filmi, o yüzden tavsiye edebileceğim bir film değil. Benim puanım 10 üzerinden 4 oldu filme.
  • Ölümlü Dünya: 2018 yapımı olan ve yönetmenliğini Ali Atay’ın yaptığı bir film Ölümlü Dünya. Bu filmde adını koyamadığım eksik bir şeyler vardı. Oyuncular olsun, senaryo ekibi olsun çok iyi olmasından ötürü belki ben çok komik bir şey bekliyordum bu filmden. Yine eğlenceli 2 saat geçirmek için ideal bir film fakat geri dönüp bakınca şu sahne de çok öne çıktı dediğim sahne hatırlayamıyorum. Başka arkadaşlar için 10 üzerinden 10’luk bir film olabilir belki ama benim bu filme puanım 10 üzerinden 6 şeklinde oldu.

DİZİLER

  • Brooklyn 99: Şubat ayı içerisinde Brooklyn 99’ın 5. ve 6. sezonlarını izledim. 5. sezon Jake ve Rosa’nın hapishane sahneleri ile başlıyor ve bir düğün bölümü ile veda ediyor. Zannedersem 5. sezonun düğün ile bitirilmesi aslında dizinin bitirilme niyeti ile parelel işlenmiş. Zira dizi 6. sezondan itibaren 5 sezondur yayınlandığı FOX kanalından dizinin bitirildiği haberi çıkmış ve akabinde NBC dizinin kendi kanalında devam edeceğiniz bildirmiş. 6. sezon ise balayı ile başlıyor ve karakolumuzun amiri Captain Holt’un başına gelen sinir edici bir olayla sona eriyor. Dizinin 7. sezonu şu anda Netflix’de olmadığından bir süre ara vermiş olacağım diziye. 5. ve 6. sezonlar yine karakterlerimiz en komik yönleri ile bize aktarılıyor.
  • Parks And Recreation: İlk bölümü Nisan 2009’da yayınlanmış bir NBC dizisi kendisi. Park ve Bahçeler müdürlüğünde bürokrat olarak çalışan Leslie Knope karakterini Amy Poehler@’in canlandırdığı dizide olaylar ofis ve kasabada geçiyor. Dizi Mockumentary tipinde bir dizi. Ben 6 bölümden oluşan ilk sezonunu izledim. The Office’in yapımcılarından olan Greg Daniels bu dizinin de yapımcılığını yapmış. Dizi The Office gibi ilk sezonunda biraz tutuk başlamış ama bölümler ilerledikçe biraz oturuyor gibi. Şu an için izleyin izlemeyin tarzında yorum yapmak için erken gibi ama 2. sezonu izlediğimde net bir fikir verebileceğim gibi duruyor.
  • The Crown: Başrolünü Claire Foy’un oynadığı Netflix yapımı bir dizi. İngiltere kraliçesi Elizabeth’in tahta çıkmasından kısa bir süre öncesinde başlayan dizi Elizabeth’in hayatı üzerinden ilerliyor. Benim bu dizi hakkındaki ilk düşüncelerim çok olumlu yönde oldu. Oyuncuların karakterlerine çok iyi adapte olduklarını düşünüyorum. Özellikle Winston Churchill karakterlerine çok iyi hayat verilmiş bence. Öte yandan dizi bir dönem dizisi olduğu için de o dönemde Britanya olsun diğer ülkeler olsun yaşanan olaylar hakkında bilgi sahibi olabiliyorsunuz. Parks And Recreation’a karşın bu diziyi izlemenizi tavsiye edebilirim çünkü gerçekten ilk bölümden itibaren insan üzerinde etki bırakmaya başlayabilen bir dizi.